Bilget : Makaleler - İlk Adım

•  MAKALELERİ
•  YAYINLARI
•  WCARGA NEDİR?
•  BAĞLANTILAR

•  ATATÜRK BÖLÜMÜ

•  AYIN YORUMU


İletişim :
bilget@adexec.com
İlk Adım
Cumhuriyet Gazetesi, 19 Mayıs 2002

       Bir ulusun varoluş gündemi, yarına ilişkin umut ya da umutsuzluk varsayımlarına indirgenemez. Tarihi yapan insanlardır ve tarih her zaman, oluş'un tarihidir. Oluş, olmak ile olmamak arasındaki bir yeğ değil, ulusun öz güçlerinin bütünleştiği bir yenilenme ve aşma eylemidir.

       Bu eylem, günün koşullarını aşma yolunda gelişme ve ilerlemenin somut dayanağını, toplumu kuşatan mekanik tepkilerden onu kucaklayacak dinamik etkilere sıçramada bulur. Bu sıçrayış, ulusu yönetenlerin topluma yansıttıkları sınırlı ve ancak verili çerçevede görüşleri ve kabullenmeleri aşmakla olasıdır ayni zamanda. Böyle olunca, bu sıçrayış yerellikten evrenselliğe açılımı da birlikte getirir.

       Evrensellik, tüm çerçevelenmiş simgelerin geçmişe gömülmesinin anahtarıdır. Ulusal varoluşun bağımsızlıkla tümleşmesi ve tarihin izleyicisi değil yapıcısı konumuna yükselmek demektir. Tinsel eğilimlerin önüne maddesel gerçeğin nesnel dünyasını yerleştirmektir. Uluslararası dünyada, eşit uluslardan biri olmak, kendi değerler eksenini saptamak ve karşılıklı ilişkiler dengesini bu eksene oturtmak anlamınadır. 19 Mayıs 1919 tarihi, Atatürk'ün tüm ulusal güçleri bu yolda ivmelendirme-sinin çıkış noktasıdır.

       Bir toplumda, düşünce ve kurumların oluşturduğu çerçeve, tarihsel gelişiminin ürünüdür. Ne ki, tarihi bir değişim eylemine kılavuz kılmak, sayısız tuzaklara düşmek demektir. Çünkü geçmişin verileri, güncel değişimi sağlayıp sürdürmek için gerekli kanıtlardan yoksundur. Buna karşın, geleceğe pekala yansıtılabilmektedir. Bu tuzağa düşmek, geleceği yerinde saydırmak olur.

       Ancak, tarih anlayışı olmayan insan da, ne bugünü ne de yarını algılayabilir. Günün koşullarının, belli bir deneyim birikiminden etkilendiğini anlayamaz. Dün ile günü, tarih ile siyasayı, siyasa ile gönenci, gönenç ile onuru birarada yoğurmak, ölçülü ama ödünsüz bir kişilik belirlemek, her insana özgü bir yeti değildir. Dünün toplumunu, geleceğin yapısına içermeyi ve bu yapının ulusal egemenlik temelinde yükselişini öngörmek, bir varsayım olarak bile çok güçtür.

       Bir insanın toplumunu ve sorunlarını kavraması, önce kendi kimliğini ve yaşam amacını bilmesine bağlıdır. Bu da yetmez, yaşamını topluma adamasını gerektirir. Dahası, hiç bir yanıltıcı tuzağa düşmeden, tarihsel geçmişten geleceğe sıçrayışın ilk adımını yerinde ve zamanında atmayı planlaması ve uygulaması koşuldur. Bu da büyük bir kurmay zekası ister. Atatürk'ün Samsun'a ilk adımı, tüm bu nedenlerle olağanüstüdür.

       Ama o, gerçeküstü değil, gerçek bir eylemin adamıdır. Serüvenlerden değil, savaş alanlarından gelmiştir. Silahlı Kuvvetlerin, her devlet için her tarihsel süreçte taşıdığı özel anlam ve önemin ayırdındadır. Kimi devletlerin tarihsel koşullardaki etkinliklerine göre genişlemek ve yayılmak için, kimilerinin tehdit ve baskı için bir güç olarak yapılandırdıkları silahlı kuvvetlerin, yirminci yüzyılın potasında savunma için bir güç olduğuna ilişkin çağdaş kuramın öncüsü olmuştur. Savunmada başatlığın statükoyu korumak ya da derinleştirmek değil, değiştirmek olduğunu da kanıtlamıştır.

       19 Mayıs'tan başlayarak tüm ulusal güçlerle Silahlı Kuvvetleri tümleştirmek, değişim eyleminin kaldıracı olmuştur. Çünkü Silahlı Kuvvetlerin doğrudan siyasal ve ekonomik ilişkilerle belirlendiğini, ama ayni ölçüde de siyasal ve ekonomik ilişkileri belirlediğini görmüştür. Bu karşılıklı etkileşimin salt yerel boyutta değil, uluslararası boyutta da önemli bir ivme içerdiğini saptamıştır. Savaştan kaçındıkça ona daha çok yaklaşılabileceğini, yaklaşıldığı oranda kaçınılabileceğini de sezmiştir. Bu kökten çelişmeyi, ulusların tam bağımsızlık ve anti-emperyalizm temelinde birleşmeleriyle aşmayı öngörmüştür.

       5 Ocak 1919'da Molla Sait, İngiliz mandası altında özerk bir Kürdistan kurulmasını isterken; İngilizler 22 Şubat'ta Maraş'ı, 24 Mart'ta Urfa'yı, 30 Mart'ta Merzifon'u işgal ederler ve 30 Nisan'da Kars'ın yönetimini Ermenilere verirlerken; Fransızlar 8 Mart'ta Zonguldak'ı, İtalyanlar 28 Mart'ta Antalya'yı işgal ederlerken ve nihayet Yunanlılar 15 Mayıs'ta İzmir'e çıkarlarken, kurtuluşu İngiliz Muhipleri Cemiyeti kurmakta ya da Amerikan mandası istemekte bulanlara karşı Atatürk'ün başlattığı eylem, kendi sözleriyle "ulusun bağımsızlığını yine ulusun azim ve kararı sağlayacaktır" inancının ifadesidir. Bu kararlılık, ulusun egemenliğini yansıtacak bir Millet Meclisi kuruluşu, "Halkçılık Programı" oluşturulması ve Silahlı Kuvvetler'in yeni bilinçle yapılandırılması ile yaşama geçirilmiştir.

       Ulusal bağımsızlık yolunda, görünüşte Silahlı Kuvvetler ve ona dayanak olan toplumsal güçlerle ayni hedefe yöneldiği varsayılsa bile, düzensiz yerel silâhlı örgütlerin düzenli orduda ergitilmesini sağlamıştır. Çünkü ayni hedefe yönelmenin ayni amaca varmak demek olmadığını ve bölünmüş güçlerin kargaşa yaratıcı iç dokularının, tümleşik gücün etkinliğini engelleyici olduğunu iyi biliyordu.

       Atatürk'ün bu somut saptaması, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin en önemli davranış kaynağını oluşturmuştur. Çeşitli iç ya da dış grupların hedef birliği tezlerinin, ulusal amaç birliğinin önüne konulamayacağını göstermiştir. Ve bundan dolayıdır ki ordumuz, "yurtta barış, dünyada barış" ilkesini ulusal varoluşun temel ölçütü saymıştır.

       Atatürk'ün 1919'da attığı ilk adımdan bugüne, Silahlı Kuvvetler'in ulusal varoluşumuz konusundaki duyarlı özeni, çeşitli çevrelerce eleştirilmiştir. Eleştirilerin giderek saldırganlık boyutuna vardığı da olmuştur. Çünkü Türk ulusunun ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin varoluşunun kökeninde, Atatürk'ün Silahlı Kuvvetlerimizi, ulusun bağımsızlığının savunulması için toplumsal katmanların birleşik gücü olarak yapılandırması vardır. Eğer bu yapılanma bozulursa, Silahlı Kuvvetlerin gücünü yitireceği ve çeşitli iç ve dış baskı odakları karşısında eylemsiz kalacağı varsayılmıştır. Bunu sağ-lamak için, Türk Silahlı Kuvvetleri türlü cephelerden hedef alınmış, Milli Güvenlik Kurulu içindeki temsiliyle ya da laikliğin korunmasına olan özeniyle suçlanmıştır. Hiç kuşkusuz, bu eleştiri ve suçlamaların sahipleri, Türkiye'nin daha demokrat ve çağdaş olmasını istedikleri savıyla kendilerini temize çıkaramazlar. Çünkü 1919'la başlayan sürecin her evresinde, demokrasi ve çağdaşlığın topluma yaygınlaştırılmasının gerçek öncüsü hep Türk Silahlı Kuvvetleri olmuştur. Cumhuriyetin kuruluş yıllarında da, 27 Mayıs sürecinin getirdiği tüm kazanımlar alanında da.

       Silahlı Kuvvetleri demokrasi ve çağdaşlık karşıtı olarak sunmak isteyenlerin son sığınakları Avrupa Birliği adaylık sürecidir. Eğer Silahlı Kuvvetler Türkiye Cumhuriyeti'nin kendi değerler eksenini savunmayı sürdürüse, Avrupa Birliği ile bütünleşmenin olanaksız olduğu savını öne çıkarmaktatadırlar. Oysa bizzat Atatürk'ün -yazımızın başında vurguladığımız gibi- kanıtladığı çağdaş gerçek odur ki, uluslararası dünyada, eşit uluslardan biri olmak, kendi değerler eksenini saptamak ve karşı-lıklı ilişkiler dengesini bu eksene oturtmak anlamınadır. Türk Silahlı Kuvvetleri, Avrupa Birliği'ne üye-liği bu temel üzerine gözetmektedir. Bunun aksini savunmak ise, Atatürk'ün 1919 Mayıs'ının 19.cu günü attığı ilk adımı yadsımak ve bu adımdan geri dönüşün yollarını aramaktır. Bu yollar, Brüksel'e değil, Mondros'a çıkar. Molla Sait girişimlerini, mandacılığı, muhipliği ve geçmişe gömülü tüm çerçevelenmiş simgelerin yeniden hortlatılmasını hedefler.

       Yineleyelim. Atatürk'ün 1919 Mayıs'ında attığı ilk adım, ulusal varoluşumuzun bağımsızlıkla tümleşmesinin, tarihin izleyicisi değil yapıcısı konumuna yükselmemizin, yerel ve tinsel eğilimler yerine evrensel gerçekliğin yolunu açmıştır. Bu ilk adımdan başlayarak atılan her ileri adımın yılmaz ve kararlı gücü Türk Silahlı Kuvvetleri olmuştur. Bundan sonra da, ulusumuzu bu yolda sürekli ivmelen-dirmenin başat gücü olacağı gibi...



•  Cumhuriyet Gazetesi'nden...
•  CHP ve Sol Birliği   28.12.1974
•  Güvence : Yumuşama   11.01.1982
•  Silahlı Kuvvetler ve Ekonomi   10.03.1982
•  Silahlı Kuvvetler ve Anayasa   07.04.1982
•  Barış ve Mutluluk İçin   27.07.1983
•  Yanlış Hesap   11.11.1984
•  Seçenek Saptamak   28.07.1985
•  Militer İpotekler   20.12.1986
•  Nirengi Noktası   22.07.1988
•  İpotek ve Seçenek   13.03.2002
•  İlk Adım   19.05.2002
•  Dünya Gazetesi'nden...
•  Arka Bahçeye Gömülmek   21.03.1979
•  Politikada Özgürlük   24.03.1979
•  Lokomotif Tasarısı   31.03.1979
•  Barış ya da NATO   08.04.1979
•  Tepkiden Eyleme   14.04.1979
A N A S A Y F A
© 2002, Vedii Bilget. Tüm Hakları Saklıdır. İzinsiz alıntı yapılamaz.