Bilget : Yayınlar - Körfez'deki Yabancı İşçiler Sorunu

•  MAKALELERİ
•  YAYINLARI
•  WCARGA NEDİR?
•  BAĞLANTILAR

•  ATATÜRK BÖLÜMÜ

•  AYIN YORUMU


İletişim :
bilget@adexec.com
        Körfez Savaşı ertesinde WCARGA tarafından BM'de yürütülen girişimler doğrultusunda Genel Sekreterliğe, Vesayet Konseyi'ne, UNICEF'e (Çocuklara Yardım Fonu), UNITAR'a (Eğitim ve Araştırma Enstitüsü), FAO'ya (Gıda ve Tarım Örgütü) ve ILO'ya (Uluslararası Çalışma Örgütü) çeşitli çalışmalar sunulmuş, bunlar savaş durumuna müdahil ülkeler hükümetlerine de iletilmiştir. WCARGA, girişime konu çalışmaları toplu bir rapor olarak 1 Mart 1993 tarihinde yayınlamıştır. Bunlardan UNICEF'e sunulanı Em.General Kostas Konstantinidis (Yunanistan) ve Em.Amiral Elmar Schmahling (Almanya), UNITAR'a sunulanı Em.General Joao Rangel de Lima (Portekiz), FAO'ya sunulanı Em.General Richard Capellos (Yunanistan) ve ILO'ya sunulanı Em.Amiral Vedii Bilget hazırlamışlardır. Raporun ILO'ya sunulan çalışma metni aşağıdadır.

        Körfez'e yapılan kapsamlı müdahalenin bölgeye huzur getirme iddiasının ne denli yanıltmaca olduğu Vesayet Konseyi'nin dikkatini çeken bölümde ayrıntılarıyla açıklanmıştır. Yalnız bölgedeki ülkeleri değil, sınırlarındaki ülkeleri de nasıl etkilediği örneklerle anlatılmıştır. Ancak bunun, ILO'yu doğrudan ilgilendirmesi gereken bir uzantısı da, müdahale alanındaki işçilerin durumudur. Fakat ILO, bu konuda hiçbir insiyatif almadığı gibi, sanki bölgede hiçbir çalışan yokmuş gibi davranmaktadır. Bu durum olağanüstü bir vurdumduymazlık sonucu değilse, ILO'nun hedefleri bakımından hâlâ çok düşündürücüdür.

        Tüm körfez ülkelerinde, özellikle müdahaleye doğrudan bağlantılı Kuveyt ve Suudi Arabistan'da, hizmet ve idari sektörlerin tamamında yabancı işçiler çalışmaktadır. Petrol çıkarım ve işleme faaliyetleri, mühendislik ve teknik çalışmalar, ticaret, ulaştırma, dağıtım alanları, hatta büro ve ev hizmetleri bu kapsamdadır. Bölgedeki yabancı işçilerin toplamı 5 milyonu geçmektedir (ki bu da ILO verisidir). Anılan alanlarda çalıştırılan işçiler (1) Mısır, Yemen, Ürdün, Filistin, Hindistan, Pakistan, Sri Lanka, Bangladeş, Tayland, Endonezya ve Filipin kökenlidirler. Bu ülkelerden getirtilmişlerdir. İşçi kullanımının uzak bölgelerden yeğlenmesinin temel eğilimi, bölgedeki Arap ülkelerinin yerel emeğe bağımlı olmaktan çekinceleridir. Emeksiz bir sermaye yoğaltımı mümkün olmadığı için, bölgesel işgücü umursanmadan uzak alanlardan transfer seçilmektedir. (2)

        Yabancı işgücünün Körfez'deki durumu, 19.yüzyıl Amerikan kölelik sistemindekinden bile çok daha aşağılayıcı düzeydedir. Bu işçilerin, hiçbir hakları yoktur. Konumlarından bireysel olarak yakınmaları da yasaklanmıştır. Böyle bir girişim, sınırdışı edilmeyle sonuçlanır. Kimi ülkelerde hükümete bağlı ve varolduğu kanıtlanabilir işçi sendikaları olmasına karşın, Suudi Arabistan'da sendika kurmak da yasaktır. Bu ülkede, sendikalaşmak, toplu sözleşme ve grev tümüyle yasa dışıdır. Buna karşın, ILO'nun bünyesinde bir petrol işletmesinin başkanı Suudi işçilerini temsil etmektedir. Bu durumu nasıl yorumladığınız ya da nasıl kabullendiğiniz, bölgedeki çalışanları umursamaz tutumunuzun bir yansıması değilse nedir? ILO'nun Körfez bölgesindeki varlığı, oradaki çokuluslu sermaye çıkarlarının temsilciliğiyle mi özdeştir? Bu soruları yanıtlamanız, bölgede yalnız bugün değil, yarın da çıkabilecek savaşların temel eğilimi bakımından çok önemli olduğu için WCARGA'nın öncelikli dikkat alanı içindedir. Savaş kışkırtıcılığının her türlü altyapısı ile mücadele, kuruluşumuzun temel felsefesidir. Bu nedenle, BM tarafından akredite edilmiş bir barış kuruluşuyuz ve ILO'nun bölgedeki işçi sınıfına karşı olan tutumunun, barışı sabote ettiği kanısındayız.

        Bu ülkelerde çalışan ithal işçiler ülke topraklarına ayak basar basmaz pasaportları alıkonur. Ülkeyi izinsiz ya da işyerinden onaysız terketmeleri ya da iş değiştirmeleri olanağı yoktur. Ailelerini yanlarında getiremezler ya da daha sonra yanlarına aldıramazlar. İşyerinden izinsiz ayrılan ya da artık çalışmak istemeyenin fotoğrafı basın organlarına verilir, resmin altına yaşı, boyu, kilosu, uyruğu, pasaport numarası vb. bilgiler yazılıp gazetelerde yayınlatılır. Bu resmen bir arama ilânıdır. Eğer bu işçi başka bir işyerine başvurursa, o işyeri tarafından alıkonulup eski işyerine teslim edilir. Günlük çalışma, işkoluna göre 12 ve 16 saat arasında değişkenlik gösterir. Haftalık mesai 6 gün olmasına karşın stratejik sektörlerde zorunlu mesai ile 7 güne çıkarılır. Yasalar gereğince 13 yaşından küçüklerin çalıştırılamaz. Ama yine stratejik sektörler için Çalışma Bakanlığı'nin özel izni ile bu sınırlama kaldırılabilir. Ücretlendirme sistemi ise olağanüstü ayrımcıdır. Niteliksiz işçinin aylığı 30 dolar dolayındadır. Ama bu yalnızca bir temel ölçüttür. İşçi ücretlendirilmesinde izlenen yöntem, işçinin uyruğu olduğu ülkenin gayfisafi ulusal geliridir. Bu nedenle, bir Hintli işçi bir Bengalli işçinin iki katı, bir Taylandlı işçi ise diğerlerinin beş katı ücret alır. Tüm bu gerçekler, Körfez'deki işçilerin -ki değindiğimiz gibi tümü yabancıdır- tam bir kölelik sistemi içinde çalıştırıldıklarının açık kanıtıdır. ILO, yıllardır bilinen bu somut duruma hiç eğilmemiştir. Bugün, savaş ertesindeki durum, çok daha içler acısıdır.         Savaş sürecinde, yabancı işler tüm alacaklarını, evlerini, eşyalarını, emeklilik haklarını yitirdiler. Kuveyt ve Irak'ta çalışan bir milyondan fazla işçi herşeylerini yitirdikten sonra aylarca çölde mahsur kaldılar. Yaşamlarını sürdürebilenler yürüyerek sınırları aşıp ülkelerine, ailelerinin yanına dönebildiler. Hintli işçilerin durumu daha da kötüydü. Ülkelerine dönebilmek için kişi başı 2 bin dolara gereksinimleri vardı. Bunu şu ya da bu yolla bulabilen buldu, bulamayan savaşın ortasında mahsur kaldı. Bir çoğu yaşamını yitirdi. Parayı bulup Hindistan'a dönenler için aldıkları ikişer bin dolar borcu ödemek çok uzun yıllar sürecektir. Bu ülkenin kişi başına yıllık ulusal geliri 300 dolar dolayındadır. Fiili gelir ise, 150 dolardır.

        Savaş sürecinde yabancı işçilerin en kötü muamele gördükleri ülkeler Suudi Arabistan ve Umman oldu. Bu ülkelerde, yabancı işçilerin bölgeyi terketmeleri yasaklandı. Alıkonulmuş pasaportları geri verilmedi. Savaş altında, yaşam hakları ellerinden gaspedilmiş oldu. Bunlara gaz maskesi bile verilmedi. 60 bin Bangladeşli işçiden hayatta kalanların sayısı hâlâ bilinemiyor. Uygulamalarla ilgili olarak Mısır hükümetinin ILO'ya yaptığı başvurular yanıtsız kaldı.

        Savaş sürecinde Kuveyt'ten kaçan 250 bin dolayında Filistinli işçiye geri dönüş izni verilmedi. İşyerlerinde kalan 150 bin Filistinli işçi ise, savaş ertesinde işlerinden çıkarıldılar. İşlerin olan Filistinliler Ürdün'e dönecekler ama Suudi Arabistan bunlara hâlâ Ürdün'e geçiş vizesi vermiyor ve işçiler arada sıkışıp kalmış ve paraları bittiğinden aç durumdalar. Filistin lideri Yaser Arafat, hem bu duruma hem de binden fazla Filistinlinin Kuveyt polisi tarafından öldürüldüğüne ilişkin kanıtları içeren dosyaları BM'ye ve ILO'ya gönderdi. Ne ki, bugüne değin hiçbir yanıt alınamadı.

        Bölgede barıştan ve insan haklarından söz eden sizler, sıra işçilere ve onların yaşadığı gerçek trajediye gelince neden ses çıkarmıyorsunuz, bunu açıkça sorguluyoruz. Körfezde işçilere karşı uygulanan yöntemler, yöreden ta Filipinler'e dek uzanan bir bölgede, -süreç içinde- büyük karşı tepkilere neden olacak ve genel bir teröre, dolayısıyla istikrarsızlığa temel oluşturacaktır. Yalnızca sermayeden yana tutum almayarak, bu geniş bölgede yaşanacak istikrarsızlığın hegemonyacı güçlere yarayacağı kanısı ile de mi durumu gözden uzak tutuyorsunuz? Bölgeyi sürekli bir ateş ve savaş alanı kılacak gelişmelere kulak tıkamak, ILO'nun genel tutumundan ayrı bir bölgesel tutum geliştirdiğinin kanıtı mıdır? Buradan dışlanan milyonlarca yabancı işçinin, bölgeye yakın ülkelere, örneğin başta Türkiye olmak üzere tüm Güney Avrupa ülkelerine yasadışı giriş yapmalarını zorlamak ve bu ülkelerde istikrarsızlık sağlamak, ILO'nun ilkelerinden midir? Bu ilke, Washington yönetiminin bölge ve Avrupa ile çelişen çıkarlarını desteklemek anlamına mı konulmuştur?

        WCARGA, bölgedeki işçi hakları ihlâlinin yakın gelecekte büyük gerilimlere neden olacağı ve yeni bir savaşa alt yapı oluşturacağının ayrımındadır. Gelişmelerin ve işsiz kalan milyonların ülkelerine döviz aktarımının da sona erdiğinin, bu yolla Bangladeş, Pakistan ve Sri Lanka'nın önemli döviz girdisi kayıplarının bu ülkelerde de ağır iç sorunlara neden olacağı ayrı bir saptamadır. Tüm bunların doğrudan ilgili olması olması gereken ILO tarafından gözardı edilmesinin, bir BM kuruluşunun yakın gelecekteki iç ve yöresel çatışma ve savaşlara zemin hazırladığı anlamına gelmektedir. Durumu protesto eder, bir an önce insiyatif alınmasını ve bölgesel ülkelerde işçi haklarının gereken düzeyde korunması yolunda ivedi adımlar atılmasını önemle dileriz.

        --------------------------------------------------------------

        (1) Burada 'istihdam' sözcüğünü kullanmıyoruz çünkü çalıştırılanların statüsü kölelik düzeyindedir, bunu ileride göreceğiz.
        (2) Hiç kuşkusuz bunun bir diğer uzantısı, bölgesel işgücünün çalışma ve üretim koşulları dışında tutulmasıyla oluşan yöresel kaosa varması, radikal dinsel örgütlenmelere içerilmesi, çevresel ülkeler ve alanlarda, özellikle Filistin'de büyük patlamalara neden olmasıdır.



•  Körfez'deki Yabancı İşçiler Sorunu

•  Kürt Sorunu

•  ABD Merkezli Küreselleşme

A N A S A Y F A
© 2002, Vedii Bilget. Tüm Hakları Saklıdır. İzinsiz alıntı yapılamaz.